28 Kasım 2011 Pazartesi

Yılda Bir Kez Gülen Sevgili!

          
    Namusuna göz dikilen aşkların can çekiştiği şu astarı yırtık dünyada sevmek geliyor içimden. Ne bileyim işte belki onca yıkıntıya rağmen sevgiden kendime bir çatı kurabilirim… Kim bilir? Belki huzur bile bulabilirim. Belli mi olur? Belki de sevilirim…
              Hani insanın içinde kararmış duyguların pusulu bulutları olur ya ve o bulutların arasından yılda bir defada olsa bir güneş doğar ya, işte yılın o günü diyorum… Sevsem sevilsem, bir nebzede olsa tebessümün tadını öğrensem… Öğrenebilsem!
Ama olmuyor! Yılda bir kez gülen güneş bu kalbi aydınlatmaya yetmiyor.
Ve sen uzaktaki sevgili! Sesi yüreğimi titretirken gözlerinin rengini bilmediğim sevgili! Adını aşk koyarken, üzerine destanlar yazdığım yüreğini görmediğim sevgili! Sıcaklığı kalemimi terleten ellerine dokunamadığım sevgili!
Yılda bir kez doğan güneşten ne farkın var? Ona da dokunamıyorum. Tıpkı senin gibi! Bazen soruyorsun üşüyor musun diye.
Söylesene sevgili; Tutamadığın ellerimin, üşüdüğünü bilmenin var mı bir gereği?
Ben çok yoruldum görmediğim gözlerin derinliğini kalemimle paylaşmaktan.
Olmuyor be sevgili! İnan Olmuyor! Yanımda yoksun ya hani, buradaymışsın gibi davranılmıyor. Üşüyorum çünkü. Ve sen ısıtmıyorsun ellerimi… Seni sevdiğimi söylediğimde hiç iyi hissetmiyorum kendimi. Tuhaf bir his! Yalan söylüyormuşum gibi…
Üzgünüm ben uzaktan sevemiyorum seni… !
Sebebi açık.
       Belki yıpranmış duyguların yorgunluğundandır bilemiyorum. Fakat artık nefesimde rüzgârın tazeliğini hissedemiyorum. Hatta bazen nefes almayı bile unutuyorum. Sebebini bilsem de çözemiyorum bu sorunu. Canım yandıkça ya susuyorum ya da yürüdüğüm yollara selam yolluyorum. Nasıl olsa artık yürüyecek gücü kendimde bulamıyorum. Yaşlılık değil yalnızlık olmalı sebebi. Yoksa bu derece eritmezdi yüreğimi, yorgunluğumun susmaya meyilli halleri…
                 Tepki denilen kavram bende kayıplarda…
Koşulsuz kabul ediyorum hayatı ve hayatın gerektirdiklerini. Ne yapabilirim ki başka! Hep 1-0 önde hayat. Koşsam da koşmasam da mağlup olmuşum ben,  taa en başında… Tek kazancım; Son anda söndürülen yangınların küllerinde kalan, dört yanı çatlak, buruk bir kalp! Ne gelir ki elden. Bu kalp çatlakları yüzünden sızma sevgilerin mekânı olacak! Çare yok! Gelen kaçacak, giden hep bir açık kapı arayacak... Lakin kimse bilmeyecek! Bu kalbin kapısı yok… Çatlaklarından ne tam sevgi sığacak içeriye nede gitmek isteyen tamamen kaybolacak…
Üzgünüm sevemem seni.
Çünkü bu kalp, namusuna göz dikilen aşkları yarı çıplak yaşayacak!
Ve senin varlığın bu aşkın namusunu koruyamayacak kadar uzak!