8 Ağustos 2011 Pazartesi

Özledim!

Kaşlarını çatarak doğan güneşin karşı binanın duvarına yansıyan nefret dolu ışıklarını görüyorum. Kendinden emin bir ahenkle tepelerin arkasından yükselişini özledim. Akşam batarken hoşça kal der gibi önce turuncu sonra kızıl olan rengini özledim. Güneşi özledim!
Yağmurun çatlak taşlar döşeli kaldırımdan yürürken suratıma düşen tükürüğünü görüyorum.
Bedenimi yıpratmadan ruhumu okşarcasına toprağa düştüğü ilk damlalarını özledim. Yerleri ıslatırdı çamur olsun da bana oyun malzemesi çıksın diye. Yağmurun ince ve zarif düşüncesini özledim. Yağmuru özledim!

Kavga edercesine saçlarımı yolan rüzgârın öfkeli nefesini hissediyorum. Fındık çubuğunun ucuna, uzunca bir iple bağladığım poşeti, uçurtma niyetine gökyüzünde uçuran, saçlarımla dans eden hafifliğini özledim. Rüzgârı özledim!
Baktıkça içimi kanatıyor şimdi gözlerin. Kalbimi kanatlandıran, ruhumu uyandıran bakışını özledim. İçindeki rengârenk hayatın ince çizgisinde tek beden gibi yürüğümüzü görmeyi özledim. Gözlerini özledim!
Konuştukça canımı yakıyor sözlerin. Her kelimende hayat bulmayı özledim. Her cümlende gülümsemeyi, her hecende huzur dolu hazineni bana sunduğun tatlı dilini özledim. Sesini özledim.
Seni özledim!
Seni seviyorum demeyi, seni sevmeyi özledim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder